Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, aynı bahçede yaşayan karınca ile böcek varmış. Karınca çok çalışkanmış, yazın kış için yiyecek toplarmış. Böcek ise tembelmiş, bütün gün yatarak vakit geçirirmiş. Karınca onu çalışmaya davet etse de, böcek hep bahane bulurmuş. “Bugün kendimi iyi hissetmiyorum”, “Bugün işim var”, “Bugün çok sıcak” gibi sözlerle karıncayı savuştururmuş.
Bir gün karınca yine böceğin kapısını çalmış. Böcek kapıyı açmış, karınca ona şöyle demiş: “Bak böcek, artık işe koyulmalısın. Kış için hazırlık yapmalısın. Bu kış çok soğuk geçecek, yazın bile yiyecek bulmak zor. Kışı düşünemiyorum bile.” Böcek ise karıncayı dinlememiş. “Bu kadar dert etme karıncacım, elbet yiyecek bulurum. Bu yaz gününde bu sıcakta çalışmak çok zor” demiş. Karınca çok kızmış ve böceğe şöyle demiş: “Kışın soğukta, yiyecek bir lokma bulamazken, ben sıcak ve yiyecek dolu evimde sana bakıp güleceğim. Bu kış sana tek bir lokma bile vermeyeceğim, haberin olsun.” Sonra da oradan ayrılmış.
Böcek karıncayı umursamamış, yine yatmış. Ama o gece bir rüya görmüş. Rüyasında kış gelmiş, her yer karla kaplanmış. Böcek yiyecek bir şey aramış ama bulamamış. Karıncanın kapısına gitmiş ama karınca kapıyı açmamış. Böcek açlıktan kıvranmış. Rüyasından uyanınca çok korkmuş. Hemen karıncanın evine koşmuş. Karınca kapıyı açmış, böcek ona şöyle demiş: “Sen çok haklıydın karınca, dün söylediklerin gece rüyama girdi. Ben kışın o duruma gelmek istemiyorum, hemen çalışmam lazım. Hadi gel bugün beraber gidelim.” Karınca arkadaşını affetmiş ve birlikte çalışmaya gitmişler.
O günden sonra böcek de karınca gibi çalışkan olmuş. Yazın kış için yiyecek toplamış. Kış geldiğinde ise karınca ile böcek birlikte sıcak ve yiyecek dolu evlerinde oturmuşlar. Arkadaşlıkları da eskisinden daha güzel olmuş. Masalımız da burada bitmiş.